![]() |
Türkler vadisi, ya da: Benzersiz,
bireysel insan nesli tükeniyor, tabii böyle bir kişinin olduğunu var sayarsak. Her kişi değişilebilir, çünkü ücretli işi – tabii işi
var sa – ve toplumsal işlevi başkası tarafından yerine getirilebilir. Bireyler
günü gününe uymayan bu dünyanın ilahı olan sermaye ve saltanatlık tutkunu
peygamberi olan devlet altında gereksizlik ve bağımlılık hissiyle ve
izlenimiyle yaşıyorlar. İnsanlar
– inançları ne olursa olsun – gerçek kıble olan para otomatiğinin önünde beş vakit namaz kılar gibi secde ediyorlar, ve
herkes herkese karşı cihat ediyorlar. İş yerleri için, meslek öğretim
yerleri için, büyük bir yere terfi etmek
için v. s. mutsuz bir rekabet içindeler. Ve biliyorlar ki, tek başına sürekli
olarak savaşamazlar, bu yüzden bir köşeye toplanıyorlar. Genellikle kendi
geleneklerine göre, aile olarak, sülale olarak, aşiret olarak, millet olarak,
din ve ümmet olarak, bir yerde toplanıp, her hangi bir "Biz" denilen
topluluğun, onların kudretsizlik deneyiminden korumasını istiyorlar. Ama
bu koruyan "Biz" teriminin bedeli çok
ağır olabilir: Artarak görülüyor ki, bu "Biz" teriminin bazısı –
burada özellikle islami kimliği vurgulamak gerek – "Ego‘nun" tam
olarak boyun eğmesini gerektiriyor. "Ego‘lar" az değil, onların zevki
zamanla kendinden vaz geçmek ve hatta tümüyle boyun eğmek oldu. Arapçada
"İslam‘ın" kelime anlamı da zaten boyun eğmektir, çoğu kişi kendini
ve başkaları tahrip etme öfkesiyle dolarak, az ya da çok bilinçli olarak
kurtarıcı ölümü arıyor ve onu hasretle bekliyorlar. Takdir ve saygı umdukları
topluluk onların düzene uyma ve boyun eğmelerini gerektiriyor. Namus ve şeref
denilen bel bükülmemezlik, insanı sakat edip belini büküyor, çünkü bunun için
kişi onurunu kurban etmesi lâzım. Sayısız kimsesizlerin bir köşeye toplanışlarının
biride kendilerini "Türk" olarak adlandıran kişiler, sefil, acınacak,
ama bu yüzden az tehlikeli olmayan kimlik teklifi – özellikle bu sayılan olgular
Almanya‘da bulunan insanlar için geçerli. Kendini "Türk" olarak
sınırlandırmak, şu anda mutsuz, reşit olmayan ve üstelik bununla gurur duymak
demek. En azından 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri, bu
"Türk" terimi genellikle "dış güçlere" karşı (bazen
Yunanistan, bazen Rusya, bazen de tüm Batı Dünyası‘na karşı) ve "iç
düşmanlara" karşı (mesela Aziz Nesin, Hrant Dink ya da Ergenekon
komplocuları) ve çok zamandan beri olan "Gayri-Müslim" (yani
Hristiyanlar ve Yahudiler) düsmanlığını da içeriyor. "Kurtlar
Vadisi" Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı
Davutoğlu‘nun amaçladığı dışişleri politika propagandasını Türk uşaklarının
anladığı seviyeye indirerek sunuyor. Atatürk‘ün kurduğu Cumhuriyet, filmin
kahramanı Polat Alemdar‘ın ölçüsüz hınç katliamları aracılığıyla, günün birinde
islam hapishanesine dönmeden, son değişimini yaşıyor. Türkiye‘nin komşusu ve
son zamanlarda çok iyi anlaştığı İran tarafından yapıldığı gibi, gelecekte
oluşacak krizlerin tek cevabı Batı karşıtı ve özellikle sözde her tarafta
"siyonist ajanlar" sahibi olan Yahudilerin devleti, İsrail karşıtı
kışkırtıcı, halkı galeyana getiren çözümler olacak. Mavi Marmara
olayında olduğu gibi kitleler senaryoya uyarlanmış heyecanlı olaylarla halkın
duyguları meşgul edilirken, Ankara‘da ve başka yerlerde son Kemalist dirençler
kırılıyor, Askeriye yönetimi değişiyor ve yargı yönetimine Erdoğan‘ın
arkadaşları atanıyor. Yahudiler‘e
ve devletlerine karşı nefret,
bitmek bilmeyen Alevi ve Kürt sorunundan dikkati yalnızca insanları başka yöne çekmek için bir
oyun değil, ayrıca bir ortak düşman yaratıp onları susturmak. Erdoğan‘ın
yükselme hırsından ve kendini bölgede yeni Osmanlı, Şeyh-ül İslam
makamını almak ve "güdümlü demokrasi" kurmak istemesinden hariç
olayda başka şeyler de var: Türk usulüne göre antisemitizm, kuruntuya dalmakla
oluşan, reşit olmayan kitleler tarafından zulüm ve yok etme hevesidir. Bu
kuruntudan oluşan hevesi zaten eski Kemalist düşüncelerinde bulmak mümkün.
Ermenilere yapılan katliamlar bunu gözler önüne seriyor. Ister solcularda,
sağcılarda, islamcılarda ve milliyetcilerde olsun, bu heves, gülünç komplo
teorilerinde, utanç verici, ölüm özlemi ve sürekli intikam yeminli şehit
hayranlıklarında, göze batıyor. Türkiye‘de görülen bütün düşünce akımları, yer
çekimi kanunları uyarak, gerçekten derin ideolojik bir vadiye akmışa
benziyor. Bu aşağıdaki derin vadide en
barbar kurtlar uluyor. Ve Almanya‘daki onlarla beraber uluyan ve havlayan
aptallar, doğru dürüst bir amerikan filmine gideceklerine ya da bir Kemal Sunal
klasiği seyredecekleri yerine, bir sinema salonunu kokuşmuş bir kurt inine
çeviriyorlar. Böylece bir insanlıkdışı sürünün her hangi alfa erkeği
yönetiminde, bir arada toplanmak isteklerini gösteriyorlar. Bu bildirinin, bu müdahalenin sebebi İsrail‘le dayanışmadır. Çünkü İsrail‘in kurulma sebebi, Yahudilerin bir daha asla zülum görmesini ve yok edilmesini engellemek içindir. Bunu engellemenin yoluda pratik olarak İsrail için şu demektir: Silahlanmak. İsrail‘in düşmanları, ister açık tavır takınarak, antisemitizm kurt sürüsü olsun ya da "tenkit eden dostlar" ismiyle olsun, onların maskelerini kopartmak ve onların yoluna engel olmak gerektir. Çünkü insanlık onuruna yakışan bir toplumun içinde, mutluluk ve "korkusuz çeşitlilik" umudu onlar tarafından mezara gömülüyorlar. İsrail çok yaşasın! Lang lebe Israel! (1) Bundesprüfstelle für jugendgefährdende
Medien (2) §130 StGB (Volksverhetzung) Deutsch | Basılmaya uygun görünüm |
|
top | home |
|